26 yıldır dinmeyen acı: "Ağustos ayı olmasın, takvim atlasın istiyorum"
Türkiye’nin yaşadığı en büyük felaketlerden biri olan Marmara Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçse de depremzedelerin yüreğindeki sızı tazeliğini koruyor. Bu kişilerden biri de depremi yaşadığında 32 yaşında olan ve kardeşi başta olmak üzere yeğenleri, amcaları ve yengelerinin de aralarında olduğu ailesinden 12 kişiyi kaybeden Emin Güler (58).
"Her gittiğim ev yıkıktı"
Deprem gerçeğiyle 17 Ağustos’ta tanıştığını belirten Güler, 45 saniyenin bitmek bilmediğini söyledi. Sarsıntının ardından sokağa çıktığında gördüğü manzarayı unutamadığını dile getiren Güler, "Sokağa çıktığımızda her yer yıkılmıştı, toz bulut içindeydi. Cehennemi düşünsek herhalde böyle bir şey düşünürdük. Diğer kardeşlerime bakmak için yürüyerek Çiftlik Mahallesi’ne gittim. Her gittiğim ev yıkıktı. Küçük kardeşimin evi çok kötü yıkılmıştı" dedi.
"Her gün kardeşimizin yıkılan binasına gittik"
Günlerce enkaz başında yakınlarını beklediğini ifade eden Güler, o anları şöyle anlattı:
"Mobilyacıyım. İşimden dolayı biraz takım, taklavat malzemelerim vardı. Her gün o malzemelerle küçük kardeşimizin yıkılan binasına gidiyorduk. ’Bugün mü çıkar? Sağ mı çıkar?’ diye düşünüyorduk. Hatta kendisinin küçük bir çocuğu vardı, yeğenim 5 yaşındaydı. Ben, ’En azından çocuk çıkar’ diye düşünmüştüm. O küçük. Hani bir köşede boşluk kalmıştır, oraya girmiştir diye. O da çıkmadı" diyerek gözyaşlarına hakim olamadı.
"Tabii panik halindeydik, mantıklı düşünemiyorduk"
17 Ağustos gecesi hissettiklerini de paylaşan Emin Güler, "Deprem tecrübemiz yoktu fakat sallandığımızda ben ilk saniyelerde uyandım ve ’Deprem oluyor’ dedim. Fakat çok kötü sallanıyordu. Yani ben bir depremin bu derece yana, sağa, sola, yukarı, aşağı etkileyeceğini düşünmezdim derken elektrikler gitti. Tabii korku, panik içindeydik. Yıkılacak mıyız, dışarı mı çıkalım, içerisi daha mı muhafazalı karar veremiyorsunuz. Sonra Harbiş sitesinin yıkım sesi geldi. Ben çatı göçtü zannettim, kiremit sesi geliyor böyle. Camdan baktığımda böyle toz bulutuydu, böyle 50-100 metre aramız vardı siteyle. O zaman daha çok durumun ciddiyetini anladım. Tabii panik halindeydik, mantıklı düşünemiyorduk. Yatalım mı, kalkalım mı, koşalım mı, alt kata mı inelim? Bilemiyorduk"
"Bu cenaze yıkanmaz"
Kardeşi Feridun ve ailesinin cansız bedenlerinin enkazdan 7 gün sonra çıkarılabildiğini anlatan Güler, "Artık böyle eksi bir metreye falan inmişti. Oturduğu bina Kavaklı’da yumuşak bir zemindeydi. Yeni binaydı aslında. Hatta çıkarırken kardeşimin elini tuttuğumda derisi eldiven gibi çıkmıştı. Zaten cildi siyahlaşmıştı. Çok kötü olmuştuk. Tabii büyüklerimiz de vardı başımızda, onlar biraz daha aklı başındaydı. Ceset torbalarına koyduk onu, çocuğunu, hanımını. Ellerimizle çıkardık. Gözümüzden gitmiyor işte bu günler. Sonra cenazeyi yıkayamadık tabii. ’Bu cenaze yıkanmaz’ dediler. Üstünden bir su tuttular" şeklinde konuştu.
"Kendimi işe verdim"
Deprem sonrası uzun süre çadırkentte yaşadıklarını ve bu süreçte acısını unutmak için kendini tamamen işe verdiğini belirten Güler, psikolojisini ayakta tutmak için verdiği mücadeleye de değindi. Güler, "Bunalmıştım artık çadırda. ’Başın sağ olsun’ cümlesinden bile bunalmıştım ya. Buradan çıkayım, çalışayım, kafam dağılsın istiyordum. Birisi size çorba verecek, sigara verecek, ekmek verecek, para vermeleri bile zaman zaman dokunuyordu" ifadesini kullandı.
"Ağustos ayı olmasın, ya da takvim atlasın istiyorum"
17 Ağustos’u asla unutmayacağının altını çizen Güler, "17 Ağustos, ağustos ayı olmasın, ya da takvim atlasın istiyorum. Üzülüyoruz. Şimdi bile pek konuşamıyorum. Bu meseleleri ağlamadan konuşamıyorsun. Düşündükçe de üzülüyoruz" dedi.
"Biz mi kurtulduk, ölenler mi kurtuldu acaba?"
Aynı acıların bir daha yaşanmamasını dileyen Emin Güler, "Mesleğimden dolayı bir bina göçtüğünde kişinin içinden sağ çıkıp çıkmayacağını az çok tahmin edebiliyoruz, göz alışkanlığımız var. Ben o gece kardeşimin evinin önünde, ’Biz mi kurtulduk, ölenler mi kurtuldu acaba?’ diye düşünmüştüm, tam o sırada güneş doğuyordu. Böyle biraz isyankar da olmuştuk" sözlerine ekledi.
Cihan Atik
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.